CORPORATE
LATEST ANNOUNCEMENTS
Başkanımızın Açıklaması
16 July 2023Yardımlaşmanın ve paylaşmanın ayında ayrım yapmadan Benlitaş,Baltacı,Güneyköy ve Korucu Mevkilerimizde bulunan ihtiyaç sahibi 100 aileye ulaştırmak üzere Korucu Dernek Olarak hazırladığımız kumanyaları dağıttık çok şükür
02 April 2023Köyümüzün güvenlik kamera sistemi aktif hale gelmiştir.
30 March 2023Yeni Web Sitemiz yayında....
07 January 2023Olağanüstü Kongre
03 July 2022Salih Sevim Yazarın Tüm Yazıları
İnsanoğlu kendi tercihi olmasa da dünyaya gelir, bir hayat yaşar ve sonra dünyadan ayrılır. İnsanın amacı veya bir görevi var mıdır dünyaya geliyorken? Allah’a kulluk etmek insanın ilk görevidir dediğinizi duyar gibiyim. Muhakkak inançlı insanlar olarak bunu reddedecek halimiz yok. Ancak, bu misyon bize o kadarı belletilmiş ki, bazı ibadetlerini yerine getiren insan görevini yerine getirmiş olmanın verdiği rahatlıkla fazlasına talip olmuyor çoğunlukla. Ailesinin ve kendisinin rızkını kazanmak için çalışmak ve bu sırada kulluk vazifesini de yerine getirmek tabii ki çok değerli ve önemli. Ancak çocuklarımıza aile içinde ve okullarda verilen temel eğitimin yanı sıra, ülke ve dünya vizyonunun yetersiz olduğu kanaatindeyim. Hele ki maddi imkanların ve iletişim araçlarının bu kadar geliştiği, herkesin her ana her şeyden haberdar olabildiği, her bilgiye ulaşabildiği çağımızda dünyayı veya en azından ülkemizi daha iyi tanımamız ve ona göre her kuşağın bir önceki kuşağa göre farkındalığında bir artış olması gerekli. Bu farkındalık artışı sayesinde her kuşağın bir öncekinden daha ileri adımlar atma arzusu içerisinde yetişmesi gerektiğine inanıyorum. Bir örnek vermek gerekirse, bizim çocukluğumuzda yani 80’ler ve 90’larda bir konuyu araştırmak için sınırlı sayıda kütüphaneden sınırlı sayıdaki basılı eserden faydalanmak zorundaydınız. Bilgiye ulaşmak zordu ve ciddi çaba gerektiriyordu. Daha eskileri söylemiyorum bile. Bu durum ister istemez insanın kendisine gerekli olan kaynaklara ve rol modellere ulaşması yoluyla kendini geliştirmesi ve ufkunu genişletebilmesinin önünde bir engel oluşturuyordu. Çağımızda ise başta internet iletişimi olmak üzere dünyanın diğer ucundaki bir kaynağa ulaşmak işten bile değil. Türkiye’nin ve Dünyanın neresi ile ilgili olursa olsun videolar izleyebilir, kitaplara ulaşabilir hatta arkadaş bile edinebilirsiniz. İmkanlardaki bu artışın da bir karşılığı olmalı ve bireylere bir sorumluluk yüklemeli. Gençlerimizin, çocuklarımızın abileri babaları dedelerine göre sahip oldukları bu imkanları, kendileri, aileleri, çevreleri ve ülkeleri için maddi ve manevi ilerleme amacıyla kullanmaları gerekli diye düşünüyorum. Bu imkanlar neden farkındalığımızda bir artış yoluyla maddi ve manevi refahımıza vesile olmuyor? Neden çevremizden yerel, ulusal ve uluslararası kazanımlar elde etmiş kişiler yok veya çok az? Mesela her yıl içimizden kaçımız yetiştiğimiz çevremizden aldıklarımızın üzerine bir şeyler koyabiliyoruz? Maddi veya manevi fark etmeksizin kaçımız bir fark ortaya koyabiliyoruz? Basit bir örnek vermek gerekirse, otuz kırk yıl önce lise diplomasına sahip olmak çok değerli idi ve çok az kişi kişi bu ayrıcalığa sahipti. Ondan önce okuryazar olmak bile çok değerli bir şey idi. Biz bunun üzerine ne ekleyebildik? Mesela kaçımız hatırı sayılır kalitede bir lisans eğitimini tamamladık, kaçımız yüksek lisans kaçımız doktora eğitimi aldık. Bu tabi sadece eğitim seviyesi ile ilgili bir soru. Buna ilaveten girişimci, eser sahibi, zanaatkar sayımız yıldan yıla ne değişiklik gösteriyor mesela? Kaç tane iş adamımız var kaç tane sanatçımız, kaç tane sporcumuz var? Özel olarak köyümüz, beldemiz, doğup büyüdüğümüz çevremizi ele alırsak hangimiz dedelerimizin, babalarımızın bize bıraktığı maddi ve manevi miras üzerine bir şeyler ekleyebildik? Hala hepimiz hala dedelerimizin isimleri ile anılıyoruz. Bu duygusal olarak kötü bişey değil ama maalesef topluma çevremize kendi adımızla anılacak kadar değer katamadığımız için bu böyle düşünüyorum ben.
İnsanoğlu yetenekleri ve sınırları belli olan bir varlık olsa da ülke ve dünya tarihine etki etmiş isimleri ayrıcalıklı kılan neydi? Bizde olmayan ne vardı onlar da? Çok mu zekiydiler veya çok mu çalışkandılar? Çok çalışkan oldukları muhakkak. Dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstein ın dediği gibi “deha bir ise çalışmak doksan dokuz” idi. Aslında zeka, çalışmak, teşvik, uygun bir çevrede doğmak, uygun şartlarda yaşamak gibi bazı şartlar gerekli olsa da bence en önemli şeylerden birisi rehberlik, yol göstermek. Bunu, çocuklarımıza gerekli motivasyonu sağlamak için teşvik ediciler sunmak, imkan varsa özel eğitimler aldırmak (ki dershaneye göndermeyi kastetmediğim açık), onu aşağıya çeken çevresini değiştirmek ve ona rol modeller göstermek şekillerinden biri veya birkaçı ile yapabiliriz. Buna ilişkin çevremde az da olsa bazı kıpırdanmalar görmek beni mutlu ediyor. Gördüğüm bir iki örnek çok değerli olsa da ve beni çok mutlu etse de bir zihin devrimi yapmak zorundayız ilerlemek istiyorsak.
Bir zamanlar filanca kişi üniversite kazanmış, filanca kişi şöyle bir iş kurmuş gibi şeyler çok az olduğu için değerli ve önemli idi ama biz orada kaldık sanki ve daha ileri gidemedik. Sporda, sanatta, siyasette, iş dünyasında neden bizim çevremizden birileri yok kendini kanıtlamış, ulusal ve uluslararası başarılar kazanmış. Neden aynı yerde patinaj yapıp duruyoruz? Suçu dış etkenlere atmak kolay olanı ve haklılık tarafı da var muhakkak. Fakat bizim zihinsel bir devrim yaşamamız gerekiyor ve bunun yolu da bana göre ciddi bir rehberlik ve okuma gerektiriyor. Önce bir kişi iki kişi ile başlayacak olan bu süreç belki daha sonra bu rol modeller üzerinden çoğalarak artacaktır. Benim okurlara tavsiyem şu ki; çocuklarınızla her zaman olduğundan, herkesin ilgilendiğinden biraz daha fazla ilgilenin. Önemli başarılar kazanmış insanların hayatlarını okumaları için teşvik edin. Maddi imkanı yeterli olanlar yurtiçi ve yurtdışı seyahatler ile onlara farklı çevreleri tanıma fırsatı versin. Zamanlarını boşa harcamalarına göz yummayın. Gerekirse çevrelerini değiştirmek için onları farklı okullara farklı şehirlere gönderin. Ama tabii ki bu yazdıklarım bir anda topyekün yapılabilecek bir şey olmamakla birlikte önce bir kişi sonra iki derken sayının artacağından şüphem yok. Bu arada her neslin, her kuşağın, öncüllerinin kendilerine sağladığı imkanların bir fazlasını kendi ardıllarına sağlamak sorumluluğunda olduklarını akıllarından çıkarmamaları gerektiği hatırlatmasını yaparak şimdilik burada noktalıyorum.
Vesselam…