KURUMSAL
SON DUYURULAR
Başkanımızın Açıklaması
16 Temmuz 2023Yardımlaşmanın ve paylaşmanın ayında ayrım yapmadan Benlitaş,Baltacı,Güneyköy ve Korucu Mevkilerimizde bulunan ihtiyaç sahibi 100 aileye ulaştırmak üzere Korucu Dernek Olarak hazırladığımız kumanyaları dağıttık çok şükür.
02 Nisan 2023Köyümüzün güvenlik kamera sistemi aktif hale gelmiştir.
30 Mart 2023Yeni Web Sitemiz yayında....
07 Ocak 2023Olağanüstü Kongre
03 Temmuz 2022Salih Sevim Yazarın Tüm Yazıları
Yaş kemale eriyor artık ve biz de gençlik üzerine söz söyleyebilecek kadar yaşlı ve tecrübeli hissediyoruz kendimizi. “Gençlik bilebilse ihtiyarlık yapabilse” diye bir söz duymuştum İlber ORTAYLI hocadan. O tabi Türkçesinden önce Fransızca orijinal kelimeler ile söylemişti. Aklıma çivi gibi çakıldı. Ciltlerce ansiklopedi ile anlatılabilecek bir konuyu dört kelime ile anlatmak. İster sanat ister edebiyat ister belagat diyelim. İnsan gençliğinde dünyaya meydan okuyacak güce enerjiye sahip oluyor ama o enerjiyi doğru yöne sevk edecek bilgi ve tecrübeye sahip olamıyor. Bilgi ve tecrübeye sahip olduğu ilerleyen yaşlarda ise hem enerjisi ve kuvveti gençliğindeki gibi yeteri kadar olmuyor hem de ailevi, mesleki, sosyal vb. prangalar sebebiyle bu bilgi ve tecrübeyi kendisi ve çevresi için kullanması kolay olmuyor. Bu yüzden bir şeyler biriktirebilmiş olgun dönemlerini yaşayan insanların gençlere rehberlik etmek babında bu birikimlerini mümkün olduğunca kullanılması çok kıymetli ve önemli. Bir gazeteci topluma mal olmuş insanlar muhakkak ölmeden önce anılarını yazmalı demişti. İsmini hatırlamasam da kesinlikle katılıyorum.
Yaşamın kendisi başlı başına bir okul ve bir dersten çıkıp diğerine giriyoruz. İnsan hayatında her şey bir tecrübe aslında. Ama her insanın her konuyu kendisi tecrübe edecek kadar zamanı yok. Hayat kısa ve bu yüzden başkalarının tecrübelerinden istifade edebilmeyi becerenler bence kendi akranlarına göre birkaç adım önde olurlar. Tecrübeler iyi de olabilir kötü de. Bir tanıdığımdan kötü tecrübeyi hayvan gübresine benzetmişti. Belki kendine ait değildir sadece aktarmıştır ama ben ilk kendisinden duymuştum. Şöyle ki, hayvan gübresi malum toprak ve bitkiler için çok kıymetli. Kötü tecrübeleri de işte böyle faydalı amaçlarla kullanmayı bilmek gerekli.
İnsan sosyal bir varlık olduğu için sürekli başka insanlarla ve çevresiyle etkileşim içindedir. Eğitim hayatı, iş hayatı, aile hayatı, toplumsal hayat. Her biri bize değer katan ve bizim de değer katmamız gereken alanlar. Bu etkileşim için ise bilinçli olmak çok önemli. Yani farkındalık. Hani dinen de amellerin en önemli gerekliliklerinden birisinin niyet olması gibi. Niyet ile bilinç aslında benzer anlamları ifade ediyor. Bir insanın bir işi öylesine alelade farkında olmadan veya kazara yapması ile bilinçli bir şekilde yani bir amaca niyetlenerek yapması arasında maddi alemde de manevi alemde de karşılık farklı oluyor. Kendimden bilerek şunu söylemek isterim ki çocuklar ve gençler ciddi bir rehberliğe muhtaç. Ne yapacağını bilme noktasında olamıyorlar doğal olarak ve ailesi veya öğretmenlerinin bilinç seviyesi ve yeterliği onun geleceğini şekillendiriyor. Genel olarak insanoğlunun ama özellikle gençlerimizin bilinçli, farkında, niyetli olması için bir şeyler yapmak gerekiyor. Gençlere, ergenlere, popüler tabirle Z Kuşağına eğilmek geleceğimiz için çok önem arz ediyor.
Bir tabir olarak “Z Kuşağı” genel olarak 90ların sonu, 2000lerin başları ile yaklaşık 2015 e kadar olan dönem içerisinde doğan, yani kesin sınır çizilememekle birlikte 10 yaş ile 25 yaş arası gençleri ifade etmek için kullanılan bir ifade diyebiliriz. Bu kuşağın en önemli özelliğinin de internet, bilgisayar, akıllı telefon gibi çağın elektronik araçları ile çok fazla haşir neşir büyümeleri olduğu belirtiliyor. Büyüklerine göre daha sakin yapıda tanımlanmakla birlikte daha asosyal, psikolojik olarak daha sorunlu olmaya meyilli bir kitle. Boş zamanını çoğunlukla telefonda internette sosyal medyada veya oyun oynayarak geçirme eğilimindeler. Oyun derken malum atari dediğimiz oyun makinası vardı eskiden ve yaşı geçkin birçok insan bu oyunları oynamıştır. Ama bu yeni kuşağın oynadığı oyunlar hem görsel olarak hem kurgu olarak daha gerçekçi ve bu insanların ruh ve düşünce dünyasında doğrudan etki edebiliyorlar. Ayrıca, youtuber, influencer gibi isimler kullanan bazı insanların internet üzerinden yaptığı yayınlar da yine bu kuşağın takip ettiği ve etkisinde kaldığı etkenlerden. İnternet ortamında görülen örneklere öykünme ve çağın ihtiyaçlarının bir yansıması olarak daha çok bilgisayar ve internet üzerinden hayatını kazanma yöntemleri sebebiyle bu kuşağın kolay ve çok para kazanma ile ilgili bir takıntılarının da olduğu söyleniyor. Bu kadar girizgah yeterlidir herhalde. Aslında yazıyı kaleme almaktaki amacım kendi tecrübelerimden yola çıkarak gençlere tavsiyelerde bulunmak.
Gençler! Sizlere bir büyüğünüz hatta hasbel kader belli tecrübeler edinme fırsatı olmuş bir kişi olarak bazı önerilerde bulunmak istiyorum.
İki günü bir olan ziyandadır buyurulmuş. Değil iki günümüz iki haftamız iki ayımız belki iki yılımız aynı geçiyor. O yüzden bir satır dahi olsa her gün bir şeyler okumaya gayret etmek lazım. Gazetenin spor sayfasını değil de bir köşe yazısını mesela. Kaldı ki haber okumak okumak sayılmaz. Çünkü haberdar olmak bir zorunluluk. Dini konularda olabilir siyasi konularda olabilir ama mümkünse futbol olmasın(J)
Bir konuda harekete geçmeden önce fikrine değer verdiğiniz birileri ile istişare edin. İstişare edin ama gerekirse yine kendi bildiğinizi yapın ama danışın konuşun muhakkak.
Az veya çok imkanlar elverdiğince seyahat etmeye başka şehirler başka ülkeler görmeye çalışın. Hemen para mı var ki demeyin. İman varsa imkan vardır. İman nedir inanmaktır. Sadece dini anlamda almayın. İnanırsanız imkan da ona göre çıkar.
Eleştiriye, tavsiyeye açık olun. Her denileni dinleyin not alın kafanızda. Lüzumsuz ise zaten o kendiliğinden silinip gidecektir. Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz. Olunursa da o fikir değildir zaten. Önyargıdır, ezberdir, papağanlıktır. Her duyduğunuz okuduğunuz meseleyi olduğu gibi kabul etmek yerine ikinci bir kaynaktan kontrol edin. Bir konuda fikir beyan edebilmek için bilgi sahibi olmak gerekir ve bilgi sahibi olmak için de meseleleri birkaç farklı kaynaktan edinmek gereklidir.
Özellikle okul çağındaki sınavlara hazırlanan veya hazırlanacak kişilere şunu söylemek istiyorum ki sakın küçük dar çevrenizi kendinize ölçü almayın rekabet ederken. En iyi neyse onu hedef alın. Mesela sınıfınızda en yüksek not bir derste 80 ise siz 85 aldığınızda kendinizi başarılı kabul etmeyin. Hedefiniz her zaman her şartta 100 olsun. Çağımızın dâhisi kabul edilen Albert Einstein; “deha bir ise çalışmak doksandokuzdur” demiş. Yani, çoğunlukla başarılı olan insanların farkı dahi olmaları değil (istisnalar olabilir tabii ki ama emin olun milyonda bir ancak) çok çok çalışmalarıdır. Nobel ödüllü kimyacımız Aziz Sancar günde on altı saat çalışınca az çalıştım diye düşünürdüm dediğini hatırlıyorum. Tabii hepimiz bilim adamı olacak veya Nobel alacak değiliz ama eğer aklınızdan geçiyorsa da ben yapamam diye düşünüyorsanız işte ölçü.
Şimdilik burda bırakalım. Devamı sonra…